top of page
Tuna Tüner

Neden İlerlemekte Zorlanıyoruz?


Hepimiz iyi bir romantik ilişkiye sahip olmak isteriz. Ergenlikten itibaren karşı cinsle flört etmeye başlarız. Bazılarımız bu dansa daha küçük yaşlarda bile adım atar.Çünkü büyüdükçe annemizden ve ailemizden aldığımız sevgi bize yetmez hale gelir; uzaktan görülmek, sevilmek, tercih edilmek ve arzulanmak isteriz.İnsan, diğerinin gözünde var olur. Kendi değerini adeta başkasının gözlerinde, sözlerinde ve davranışlarında belirler. İşte bu yüzden ayrılıklarda çok acı çekeriz. Kendimizi değersiz ve yetersiz hissederiz.


Bu derin arzu yüzünden, bu riskli serüvene kayıtsız kalamayız. Beğenilmek ve tercih edilmek için güzel giyinmeye, nazik davranmaya ve beklentilerimizi göstermeye çalışırız. Bir gün o bakış gelir. Biri bizi fark eder. Önce biraz çekingen olan bakışlar kısa sürede yakınlık gerektirir. Kişi harekete geçer ve macera başlar…


Kimse ilişkiye ayrılmak için girmez. Hepimiz mutlu olmak isteriz. Hayatın her anında sevdiklerimizle olmak, hayatımızı daha renkli kılmak isteriz. Zamanla güzel anıların yanında çeşitli tartışmalar da yaşanır. Farklılıklar ve anlaşmazlıklar belirginleşir.İnsanlar ilişkilerde aşklarının sınandığını düşünse de aslında iletişim becerileri sınanmaktadır.


Keyifli hayatımızı sürdürebilmek için bu sorunların üstesinden gelmek gerekir. Ancak bazen ne yaparsak yapalım ilişkimizi kaybederiz. Ayrılık kapımızı çalar ve yoğun duygularla baş başa kalırız. Bu dönem hepimiz için zorludur. Yüzlerce soru, yarım kalmış beklentiler, onlarca güzel anı…

Gerçekten sevmiş ve bağlanmış olanlarımız için bu dönem daha yoğun geçer, çoğu zaman çaresizlik eşlik eder. Bir yanda umutsuzluk, bir yanda özlem, bir yanda gurur bizi bastırır. Kritik zamanlardır bunlar. Depresyona meyilli olabiliriz, hatta ilişkiye gereken saygıyı göstermeyip birkaç gün içinde yeni bir flörte yönelebiliriz. Bunu seçenler genellikle sevmekte ve bağlanmakta zorlanan kişilerdir. Eskiden tanıdıkları bu duygularla baş etmek için acıdan kaçmayı ve duygularını bastırmayı öğrenmişlerdir. İnsan doğasının narsistik tarafı buna uygundur. Hiç yaşanmamış gibi davranabilir. Bu katı tavır geride kalan için çok üzücüdür.


“Beni hiç mi sevmedi?”“Aşkımız baştan beri yalan mıydı?”“Daha önce aldatıyor muydu?”“Ben nerede yanlış yaptım?”


Bu soruları çoğaltabilirsiniz. Yanıt bulamadıkça kişiliğimiz ciddi zarar görebilir. Uzun süre ilişkilere uzak kalabilir, güvenmekte zorlanabilir, eskiyi bırakamayabiliriz.Peki, bizi terk eden, ilişkiyi önemsemeyip kısa sürede başkasına yönelen birini neden unutamayız? Ne kadar saçma, ne kadar utanç verici değil mi?


İşte şimdi size belki daha önce duymadığınız bir kavramı tanıtmak istiyorum: Zeigarnik Etkisi.Psikoloji dünyasında önemli bir yeri olan bu etki, tamamlanmamış görevlerin ya da durumların, tamamlanmış olanlara göre daha iyi hatırlandığını ifade eder. Yani bir işi yarım bıraktığımızda, detayları zihnimizde daha belirgin hale gelir ve bu da işi tamamlama motivasyonumuzu artırır.


Zeigarnik Etkisi, aşk ve romantik ilişkilerde de kendini gösterir. Tamamlanmamış ya da sonuca bağlanmamış ilişkiler, zihinde daha çok yer eder. Bu da unutmayı zorlaştırır. Beklenmedik bir ayrılık ya da yarım kalmış bir aşk hikâyesi, kişinin zihninde sürekli dönüp durur.


Evet, sanırım daha önce hepimizin yaşadığı bu durumun bilimsel karşılığını öğrenmiş olduk. Özür beklemek, Instagram’da sürekli bakmak, “Story’mi gördü mü?” diye heyecanlanmak bu kavrama girer.İşte bu yas sürecini verimsiz geçirirsek, sonraki ilişkiye de bu sorunlarla başlarız. Öfkemizi, kırgınlığımızı, acımızı yeni ilişkiye taşırız. Bu büyük bir hatadır. Çünkü yeni hayatımıza giren kişi geçmişte yanımızda değildi. Ona haksızlık etmiş oluruz. Maskemiz bir süre idare etse de içimizdeki fırtına mutlaka açığa çıkar. Yeniden mutsuz olur, yeniden üzülür, daha da öfkeleniriz.Peki düşünün, değiyor mu? Bir ilişkinin bitişinden sonra mutlu olmak için ne bekliyorsunuz? İntikam mı, yoksa gerçek mutluluk mu? Seçim sizin…


Merak etmeyin, sizi bu halde bırakmıyorum. İşte çözüm önerilerim:Bir klinik psikolog olarak deneyimlerim, ayrılıklardan sonraki yas sürecinin mutlaka iyi yaşanması gerektiğini söylüyor. Kaçtığımız bu süreç aslında en önemli şifa aracımızdır. Duygulara izin vermek, uykusuzluk ve iştahsızlık yaşamak doğaldır. Her gün kendinize gerçeği hatırlatın: Artık ayrıldınız, o sizi aramayacak. Ve aramayacak.Tabii sizin de hatalarınız olmuştur, bunları listeleyin. Düşünün. Ders çıkarın. “Ben neden böyle davranmış olabilirim?” sorusuna samimi cevaplar verin. Bu süreçte mutlaka bir psikolog veya psikiyatrdan destek alın. Seanslarınıza düzenli devam edin. Önerilerine harfiyen uyun.


Ayrıca eskiyi hatırlatan eşyaları atın. Ortak mekânlardan uzak durun. Sosyal medyadan tamamen çıkarın. Hatta kendi hesaplarınızı bir süreliğine dondurun. Böylece ne stalk yapar ne de hazır olmadığınız paylaşımlar yaparsınız.Yarım kalan işlerinize odaklanın, onları tamamlayın. Örneğin teziniz olabilir. Düzenli egzersiz yapın. Arkadaşlarınızla zaman geçirin ama bu konuyu hatırlatmamalarını rica edin. Yeni hobiler edinin. En önemlisi işinize sarılın. Tüm dikkatinizi vererek hem kariyerinizde ilerleyebilir hem de zihninizi faydalı şeylerle doldurabilirsiniz.


Bir süre sonra fark edeceksiniz ki artık düşünmüyorsunuz. Ruh haliniz iyi, işinizde başarılarınız artmış, kendinizi daha hafif ve huzurlu hissediyorsunuz. Yeni bir ilişkiye hazır olmak için gereken boşluk yavaş yavaş oluşmuş oluyor.


Unutmayın! İnsanların zor bir ilişkinin ardından yaptığı en büyük hata, sadece eski ilişkide eksik olan şeye odaklanmalarıdır. O eksiği bulduğunuzda hazine bulmuş gibi hissedebilirsiniz ama aslında gerçekten ihtiyacınız olanı gözden kaçırabilirsiniz.


Freud’un dediği gibi:“Bir insan bir yere bakıyorsa, orada ilgisini çeken bir şey vardır. Hiç bakmıyorsa, orada kesinlikle ilgisini çeken bir şey vardır.”


Hepimiz eşsiz varlıklarız. Mutlu olmaya, sevmeye ve sevilmeye değeriz. Bunun için çok zeki, çok güzel, çok iyi ya da çok başarılı olmamız gerekmez. Her halimizle sevilebiliriz.Geçmişin yüklerinden kurtulup gerekli dersleri aldıktan sonra, her ilişki bir öncekinden daha mutlu olabilir. Hepimiz bir gün unutulacağız. Unutmayın, en büyük aşklar bile bitebilir…


Sevgi dolu günler dilerim.

 
 
 

Yorumlar


visa

© 2025 by Tuna Tüner - Türkiye Yaşam Bilimleri Enstitüsü - Tüm hakları saklıdır. 

bottom of page